Manga Nasıl Piyasaya Çıkıyor?
Konniçiva millet!
Yeni konu buldum, yaşasın! Gerçi uzun zamandır bu konuyla ilgili yazmak istiyordum ama detaylı bir şey olduğundan buna ayıracak zamanım şimdiye kadar olmamıştı. İçinizde (orijinal dilinde veya çeviriden olması fark etmez) manga okumayı sevenler varsa bu yazı muhtemelen ilginizi çekecektir.
Bugünkü yazım, manganın en baştan itibaren nasıl hazırlandığı ve sonrasında hayatta kalmasının nelere bağlı olduğuyla ilgili. Hazırsak başlayalım mı? :)
Bildiğimiz çizgi romanların Japon versiyonu olan manganın birçok türü var. Şimdilik o konuya girmeyeceğim ama ilerleyen postlarda, ilginizi çekerse onları da yazarım. Çizgi romanlardan farklı olarak sağdan sola doğru okunan mangaları Japonya'da her yaştan insanın elinde görebilirsiniz. Trende, 70'li yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim yaşlı bir adamla, aynı manganın farklı ciltlerini okuyorduk mesela :) Amca da durumu fark edince bana çarpık çarpık sırıtmıştı, çok tatlıydı :D
Mangaların çizerlerine "mangaka" denir. Bu abilerin, ablaların hayatları gerçekten zordur, çok ama çoooooook uzun saatler boyunca çalışırlar ve ortaya çıkardıkları hikayeler öyle ya da böyle tutulmaz veya popüler olmazsa adam gibi para kazanamadıklarını bile söyleyebiliriz. Yine de bu insanlar, yaptıkları bu iş için yaşarlar hayatlarını; o yüzden öyle kolay kolay da pes edip "Bodrum'a yerleşmezler".
Mangakalar bir hikayeye başladıkları zaman önce bir taslak bölüm çizerler. Bu taslak bölümü, haftalık veya aylık manga dergileri çıkaran yayın evlerine gönderip editörlerden gelecek cevabı beklerler. Geri dönüş olumlu olursa, yayın evi o mangakaya bir editör atar. Mangaka ve editör, genellikle çok uzun süren toplantılardan sonra ilk birkaç bölümün nasıl ilerleyeceğine birlikte karar verir.
Bu noktadan sonra, manganın seri üretimi başlamış demektir. Bu da demektir ki; mangaka kardeşimiz her hafta/ay için dergiye yeni bir bölüm hazırlamak zorundadır. Tek sayfayı dahi tek başına çizmek ciddi bir ömür törpüsü olduğu ve çok zaman aldığı için, mangakalara (yine yayın evi tarafından) en az 3 asistan verilir. Asistanların görevleri, mangakanın karakalem olarak karaladığı hikayeyi mürekkeplemek, arka planlarını çizmek (arka plan örneğini de aşağıya bırakıyorum), diyalogları düzgünce yazmak ve gölgelendirmeleri yapmaktır.
Kısa süre içinde bir tam bölümü çıkarmak hiç kolay değildir. Bu yüzden mangaka ve asistanları, özellikle de teslim tarihi yaklaştıkça, stüdyoda yatıp kalkmaya, ufaktan zombileşmeye başlarlar.
Teslim tarihinde bölümü yayın evine gönderdikten sonra da gün yüzü görmez bu insanlar. Çünkü o noktadan sonra manganın ne kadar ilgi gördüğüne, ne kadar takip edildiğine kalır iş. Mangalar ilk olarak Shonen Jump ve benzeri aylık/haftalık dergilerde yayınlanmaya başlar. Bu dergilerin içinde, okurların, derginin o sayısında çıkan mangaları puanlamak için kullanabilecekleri bir posta kartı bulunur. Okurların verdiği puanlara göre de mangalar belli bir sıralamaya girer. İlk 8'den sonrası için durum pek parlak değildir genelde ve durdurulma riskiyle karşı karşıya kalınır. İnsanlar gerçekten bu posta kartlarını doldurmaya vakit harcıyor mu diye soracak olursanız, bu dergilerin sıkı takipçileri ve manga severler bu işi epey ciddiye alıyor diyebilirim :) Ben şahsen bir kez bile yapmadım; neden? İnsanların ekmeğiyle oynamak istemiyorum :P Neden olsun ya? Üşeniyorum tabii ki!
Öyle veya böyle ilgi gören mangalar, belli bir süre daha yalnızca dergilerde yayınlanan bölümlerle devam eder. Popüler örneklere bakarak One Piece, Tokyo Ghoul, Haikyuu vs. gibi mangalar ise, gösterilen ilgiye bakılarak cilt olarak çıkmaya ve kitapçılarda satılmaya başlanır.
O noktadan sonra da manga hala kapış kapış gidiyorsa, manganın animeye dönüşmesi aşamasına gelinir :) O da artık bir mangakanın parayı az biraz vurduğunun resmidir. Yine de, iyi bir manganın anime uyarlamasının başarılı olma garantisi her zaman yoktur.
Para demişken, gelelim bu işin maddi kısmına. Mangakalar, dediğim gibi, epey uzun saatler çalışır, yanlarında en az 3 asistan çalıştırır ve tüm bu çalışma için de bir stüdyoya sahip olmak zorundadır. Başlangıç aşamasında Shonen Jump ve benzeri dergiler, sayfa başına 11-12000 Yen ve renklendirilmiş sayfalar için de yaklaşık olarak 18-19000 Yen civarı öder (Türk Lirasıyla yaklaşık 560-570 lira). Bu para, Türk Lirası ile yazıldığı zaman "ohaaaa" dedirtebilir; ama yanılgıya düşmemekte fayda var. Bu adamlar çılgınlar gibi çalışırken, haftalık ortalama 60000 yen kazanıyor anlamına gelir.
Ben, yaptığım işte bu adamların yarısı kadar çalışıp aşağı yukarı aynı parayı alıyorum. AMA! Arada şöyle bir fark var... Sayıları en az 3 olup, bazen 5'e 6'ya kadar çıkan asistanların maaşları ve stüdyonun kirası ile giderleri de yine mangakanın cebinden ödenir. Stüdyo olarak kullanılabilecek adam akıllı bir apartman dairesinin fiyatı da 100-120,000 Yen'den başlar... Yani siz yapın matematiğini; çünkü benim matematiğim ilkokulda bile 5 üstünden 3'tü.
Yine de, ben günde 19-20 saatimi bir işe verip insanlığımı kaybedeceksem ve üstüne bana verilecek para anında duman olacak miktardaysa yakarım bu gezegeni, o kadarını biliyorum.
Uzun bir yazı oldu bu sefer; ama kısaca özetlemek gerekirse, bir manganın piyasaya çıkması için büyük emek, zaman ve sabır gerekir. Mangaka olmak hiç ama hiç kolay değildir ve "ben az biraz çiziktirebiliyorum, elim yatkın," diyen herhangi birinin kolayca mangaka olması söz konusu bile olamaz. Bak ben de çiziyorum, aşağıya da bırakıyorum çizimimi, ama mangaka olamıyorum... Keşke olsam :)
Konuyla ilgili Bakuman diye de bir anime var. Ben çok zaman önce izlemiş ve çok sevmiştim; ilginizi çekerse şahsi tavsiyemdir. Şimdilik benden bu kadar. Öptüm!
Yeni konu buldum, yaşasın! Gerçi uzun zamandır bu konuyla ilgili yazmak istiyordum ama detaylı bir şey olduğundan buna ayıracak zamanım şimdiye kadar olmamıştı. İçinizde (orijinal dilinde veya çeviriden olması fark etmez) manga okumayı sevenler varsa bu yazı muhtemelen ilginizi çekecektir.
Bugünkü yazım, manganın en baştan itibaren nasıl hazırlandığı ve sonrasında hayatta kalmasının nelere bağlı olduğuyla ilgili. Hazırsak başlayalım mı? :)
Bildiğimiz çizgi romanların Japon versiyonu olan manganın birçok türü var. Şimdilik o konuya girmeyeceğim ama ilerleyen postlarda, ilginizi çekerse onları da yazarım. Çizgi romanlardan farklı olarak sağdan sola doğru okunan mangaları Japonya'da her yaştan insanın elinde görebilirsiniz. Trende, 70'li yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim yaşlı bir adamla, aynı manganın farklı ciltlerini okuyorduk mesela :) Amca da durumu fark edince bana çarpık çarpık sırıtmıştı, çok tatlıydı :D
Mangaların çizerlerine "mangaka" denir. Bu abilerin, ablaların hayatları gerçekten zordur, çok ama çoooooook uzun saatler boyunca çalışırlar ve ortaya çıkardıkları hikayeler öyle ya da böyle tutulmaz veya popüler olmazsa adam gibi para kazanamadıklarını bile söyleyebiliriz. Yine de bu insanlar, yaptıkları bu iş için yaşarlar hayatlarını; o yüzden öyle kolay kolay da pes edip "Bodrum'a yerleşmezler".
Mangakalar bir hikayeye başladıkları zaman önce bir taslak bölüm çizerler. Bu taslak bölümü, haftalık veya aylık manga dergileri çıkaran yayın evlerine gönderip editörlerden gelecek cevabı beklerler. Geri dönüş olumlu olursa, yayın evi o mangakaya bir editör atar. Mangaka ve editör, genellikle çok uzun süren toplantılardan sonra ilk birkaç bölümün nasıl ilerleyeceğine birlikte karar verir.
Bu noktadan sonra, manganın seri üretimi başlamış demektir. Bu da demektir ki; mangaka kardeşimiz her hafta/ay için dergiye yeni bir bölüm hazırlamak zorundadır. Tek sayfayı dahi tek başına çizmek ciddi bir ömür törpüsü olduğu ve çok zaman aldığı için, mangakalara (yine yayın evi tarafından) en az 3 asistan verilir. Asistanların görevleri, mangakanın karakalem olarak karaladığı hikayeyi mürekkeplemek, arka planlarını çizmek (arka plan örneğini de aşağıya bırakıyorum), diyalogları düzgünce yazmak ve gölgelendirmeleri yapmaktır.
Teslim tarihinde bölümü yayın evine gönderdikten sonra da gün yüzü görmez bu insanlar. Çünkü o noktadan sonra manganın ne kadar ilgi gördüğüne, ne kadar takip edildiğine kalır iş. Mangalar ilk olarak Shonen Jump ve benzeri aylık/haftalık dergilerde yayınlanmaya başlar. Bu dergilerin içinde, okurların, derginin o sayısında çıkan mangaları puanlamak için kullanabilecekleri bir posta kartı bulunur. Okurların verdiği puanlara göre de mangalar belli bir sıralamaya girer. İlk 8'den sonrası için durum pek parlak değildir genelde ve durdurulma riskiyle karşı karşıya kalınır. İnsanlar gerçekten bu posta kartlarını doldurmaya vakit harcıyor mu diye soracak olursanız, bu dergilerin sıkı takipçileri ve manga severler bu işi epey ciddiye alıyor diyebilirim :) Ben şahsen bir kez bile yapmadım; neden? İnsanların ekmeğiyle oynamak istemiyorum :P Neden olsun ya? Üşeniyorum tabii ki!
O noktadan sonra da manga hala kapış kapış gidiyorsa, manganın animeye dönüşmesi aşamasına gelinir :) O da artık bir mangakanın parayı az biraz vurduğunun resmidir. Yine de, iyi bir manganın anime uyarlamasının başarılı olma garantisi her zaman yoktur.
Para demişken, gelelim bu işin maddi kısmına. Mangakalar, dediğim gibi, epey uzun saatler çalışır, yanlarında en az 3 asistan çalıştırır ve tüm bu çalışma için de bir stüdyoya sahip olmak zorundadır. Başlangıç aşamasında Shonen Jump ve benzeri dergiler, sayfa başına 11-12000 Yen ve renklendirilmiş sayfalar için de yaklaşık olarak 18-19000 Yen civarı öder (Türk Lirasıyla yaklaşık 560-570 lira). Bu para, Türk Lirası ile yazıldığı zaman "ohaaaa" dedirtebilir; ama yanılgıya düşmemekte fayda var. Bu adamlar çılgınlar gibi çalışırken, haftalık ortalama 60000 yen kazanıyor anlamına gelir.
Ben, yaptığım işte bu adamların yarısı kadar çalışıp aşağı yukarı aynı parayı alıyorum. AMA! Arada şöyle bir fark var... Sayıları en az 3 olup, bazen 5'e 6'ya kadar çıkan asistanların maaşları ve stüdyonun kirası ile giderleri de yine mangakanın cebinden ödenir. Stüdyo olarak kullanılabilecek adam akıllı bir apartman dairesinin fiyatı da 100-120,000 Yen'den başlar... Yani siz yapın matematiğini; çünkü benim matematiğim ilkokulda bile 5 üstünden 3'tü.
Yine de, ben günde 19-20 saatimi bir işe verip insanlığımı kaybedeceksem ve üstüne bana verilecek para anında duman olacak miktardaysa yakarım bu gezegeni, o kadarını biliyorum.
Uzun bir yazı oldu bu sefer; ama kısaca özetlemek gerekirse, bir manganın piyasaya çıkması için büyük emek, zaman ve sabır gerekir. Mangaka olmak hiç ama hiç kolay değildir ve "ben az biraz çiziktirebiliyorum, elim yatkın," diyen herhangi birinin kolayca mangaka olması söz konusu bile olamaz. Bak ben de çiziyorum, aşağıya da bırakıyorum çizimimi, ama mangaka olamıyorum... Keşke olsam :)
Konuyla ilgili Bakuman diye de bir anime var. Ben çok zaman önce izlemiş ve çok sevmiştim; ilginizi çekerse şahsi tavsiyemdir. Şimdilik benden bu kadar. Öptüm!
Ellerine sağlık
YanıtlaSilAnasiiiiii cok tesekkur ederuuun!
SilSelamlar, uzun zamandır bu tarz bir metin arıyorum ve sonunda buldum! 18 yaşındayım ve belli bir kitleye sahip, kendi çapımda bir yazarım. Uzun zamandır çizim yapıyorum ve birkaç yıldır okuduğum mangaların, izlediğim animelerin etkisinde kalarak bu iki yeteneğimi birlştirip manga yazmaya karar verdim. Ben herhangi bir stüdyo ile çalışmıyorum. Fakat artık birkaç bölümünü manga haline getirmek istiyorum. Yazacağım bölümü hangi sitelerde paylaşabilirim bilmiyorum. Tabii japon bir firma ile anlaşacağım. Sizin herhangi bir bilginiz varsa, bana bu konuda yardımcı olursanız çok sevineceğim...
YanıtlaSil