Japonya'daki Türkler

Konniçiva millet! 

Keyifler yerinde mi? İyi, iyi. Biz de burada bu yılın 21. tayfununu geçirdik; kısmetse yarın öbür gün de 22.sini bekliyoruz... 

Hoş beş iyi güzel... Gelelim bugün yazacağım konuya... Malumunuz, birkaç gün önce çalışma vizemi yenilemek için göçmen bürosuna gittim. Burada yaşayan yabancı uyruklu biriyseniz, ilk 10 yıl boyunca hemen hemen her yıl, en az iki kere ziyaret etmeniz ve ömrünüzü törpülemeniz gereken bir yer Shinagawa Göçmen Bürosu. 

Ben de bu seneki çilemi çekmek için bir iki gün önce gittim. Normalde Japonya'da Türklerle çok fazla karşılaşmıyorum - merkezi semtlerdeki Türk restoranlarının önünden geçtiğim zamanlar hariç. Ancak göçmen bürosuna gittiğimde durum biraz daha farklı tabii ki... 

Nereden başlasam tam olarak bilemiyorum; o yüzden özelden başlayıp genele doğru gidelim ve konuyu kapatalım diyorum. 

İki senedir toplamda 5 kez göçmen bürosuna gittim. Çok üzülerek söylüyorum ki; hiçbir gidişimde düzgün Türkçe konuşabilen, adam gibi giyinmiş, sağı solu rahatsız etmeyen veya bir vukuatı bulunmayan bir Türk'le karşılaşmadım... 

Göçmen bürosunda genellikle gördüğüm Türk profilini şöyle özetleyebilirim: erkekler için, hepimizin "apaçi" olarak bildiği garip saç modelleri, yine aynı trende mensup saçma sapan kıyafetler veya gerçekten özensiz, muhtemelen evde dağlar gibi birikmiş bir yığın parçanın içinden gelişi güzel seçilmiş abuk subuk kıyafetler, bağıra çağıra konuşmalar, ona buna sataşmalar, ortalıkta koşturup insanları rahatsız eden ve ciyak ciyak bağıran çocuklar... 

Geçen yıl vizemi yenilemeye gittiğimde kapıda gördüğüm ilk Türk, bilmem hangi semtte bir Japon'u dövdüğü için mahkemeye çıkarılmış, duruşma için de göçmen bürosuna gelmişti mesela... Bunu da telefonda birilerine ballandıra ballandıra, "kırdık ağzını yüzünü işte şimdi neymiş dertleri bakacaağah" diye anlatıyordu. Bir Türk çift, insanların ortasında bağıra çağıra kavga edip, duruma müdahale etmeye çalışan güvenlik görevlisine de salça olmuştu geçtiğimiz sene. 

Bu seneye gelecek olursak... Bu sefer normalde beklediğimden biraz daha uzun süre beklemek zorunda kaldım göçmen bürosunda. Koltuklarda oturup beklerken, tam karşıma, ellerindeki bebek arabasıyla birlikte iki tane Türk kadın geldi. Hani hindi gibi, tiz bir sesle, gulu gulu gulu konuşan kadınlar vardır ya... onlardan. O kadar bağıra çağıra konuşup gülüyorlar ve yerlerinde duramadıkları için sağlarında sollarında veya önlerinde oturan insanlara gerek omuz, gerek tekme, gerek dirsek atıyorlardı ki, bir süre sonra insanlar başka başka yerlere doğru uzaklaşmaya başladılar. 

Ben de tercihimi az biraz uzaklaşmaktan yana kullandım ama bir yandan da bu yaşam formlarının o ortamın iklim koşullarında, bekleyeceğimiz bilmem kaç saat içinde sıkıntıdan nasıl evrimleşeceğini merak ettiğimden, onları görebileceğim başka bir yere oturdum. Beklediğim 4 saat boyunca bu kadınlar ne seslerini alçalttı, ne bir saniye nefes alıp sustu ne de onun bunun dedikodusundan başka bir şey konuştu. 



Konuşmalarından duyduğum kadarıyla bu kadınların numaraları benden 5-6 sıra öndeydi. Gel gelelim bu zeka küpü kadınlar, dünyayı kurtaracak olan gıybetlerine o kadar dalmışlardı ki; sıra numaralarını kaçırdılar... Ve olay ondan sonra başladı... Kadınlar hışımla gişeye gidip, gişedeki görevli kadına bağırıp çağırmaya, numaralarının atlandığını söylemeye başladılar. O sırada katta bulunan güvenlik görevlisi hemen yanlarına geldi ve kadınlara kibar kibar (evet, hala da kibarlıkla) sakin olmalarını ve mümkünse problemi Japonca olarak anlatmalarını söyledi. Konuşmalarından duyduğum kadarıyla 10 küsur yıldır, kocalarının yanında burada yaşamış olmalarına rağmen tek kelime bile Japonca konuşamayan bu kadınlar, gerekirse İngilizce yardım alabilecekleri söylendiğinde de "NO İNGİLİŞ! BİLMİYORUM BEN!" diye cevap verdiler. Ve evet, bütün bu çemkirmeleri Türkçe olarak yaptılar ve neticesinde güvenlik eşliğinde kapıya konuldular. 


Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Türkler, Japon haberlerinde de epeyce boy gösterdi. Ne yazık ki; hiç biri de iyi haberler değildi. 


Mesela 22 yaşındaki bu Türk adam ve 16 yaşındaki iki yandaşı, "Türkiye'de gördüğü baskı" sebebiyle Japonya'dan sığınma talebi isteyerek burada yaşamaya başlamışlar. Benim bir süre önce yaşadığım yere çok yakın olan Akabane istasyonu çevresinde, 30 yaşında bir kadına tecavüz ettikleri ve tüm parasını çaldıkları için tutuklandılar.

Yukarıda gördüğünüz bu tipler de, Tokyo'nun en merkezi yeri olan Shinjuku'da bir kebapçıda çalışıyordu ve sokaktan geçen insanları, zorla kollarına girerek veya yaka paça sürükleyerek dükkana soktukları için tutuklandılar... 

Son birkaç yıl içinde, özellikle, Türklerle ilgili, yalnızca taciz konusunda 30'dan fazla ihbar alındığı belirtiliyor. 

Ben ise, göçmen bürosuna gittiğimde bu organizmalarla aynı pasaportu gösteriyor ve her gösterdiğimde utancımden yerin dibine giriyorum. Ülkemi çok sevmeme rağmen, aynı ülkenin pasaportuyla gelip burada terör estiren, yerli yersiz insanları rahatsız eden, huzuru bozan ve durduğu hiçbir yere uyum sağlayamayan bu tipler yüzünden sürekli utanıyorum. 

Bu yazdıklarım demek değil ki burada yaşayan bütün Türkler bunlar gibi. Hayır, değil. Çok iyi şirketlerde, çok saygın pozisyonlarda harika işler yapan veya burada gerçekten çok sakin, huzurlu bir hayat süren Türkler de azımsanacak sayıda değil. Ancak az önce anlattığım rezil organizmalar yüzünden, Japonya'da size ön yargılı yaklaşılması çok muhtemel; buna hazırlıklı olun derim. Yine de hiçbir Japon sizi daha tanımadan hüküm verip de sizden uzaklaşmayacaktır o konuda rahat olabilirsiniz.


Benden şimdilik bu kadar. Bir sonraki yazımı daha güzel, daha neşeli bir şeylerle ilgili yazacağım, söz!

Öptüm! 



Yorumlar

  1. Gerçekten insanımız nereye giderse gitsin orada karışıklık çıkarmak zorunda. bu olaylardan daha acı olaylar bile oldu. örneğin, Japonya'daki bir türkün karısını bir marketin otoparkında boğazından bıçaklaması gibi... japonya yı ziyaret etme hayali kurarken ben bile (acaba benim buradaki varlığım insanları rahatsız ediyor mudur) diye düşünürken bu insanların bu kadar rahat davranması beni çıldırtıyor....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Japon Kızlarla Neden Anlaşamıyorum?

Host Derken...?