Vize Ne Oldu? Yaptığım İşi Neden Yapıyorum? Onu bırak, neden seviyorum?
Konnichiwa canlar!
Çok uzun zaman oldu ama "yazamadım" değil, bilerek yazmadım.
Şundan 1 hafta öncesine kadar kafam katiyen yerinde değildi ve malzeme dünyalar kadar olmasına rağmen kafayı toplayıp da yazacak halim yoktu. Lakin, bu süre içinde bol bol biriktirdiğime göre bundan sonra burada istediğim kadar atıp tutabilirim :)
Kafanın yerinde olmamasından yola çıkarak nedenini açıklayayım da ilerleyen günlerde buraya gelip de işiniz çalışma vizesi almaya falan düşerse, neler olup bittiğinden haberdar olun bari :) (ben çektim, siz de çekebilirsiniz :)
Öncelikle daha önce Japonya'da çalışmakla ilgili bir post yazmıştım, epey de okuyanı olmuş; sağolunuz var olunuz. Çalışma vizesi konusuna gelince... Bunu almanın iki türlü yolu var. Birincisi, nispeten daha zor olanı: ülkenizdeyken Japonya'daki şirketten gelen davet yoluyla, sertifika alarak vizeye başvurmak. Bu, tam bir keşmekeş bir kere onu söylemem lazım. Sertifikanın çıkması zaten yeterince zaman almıyormuş gibi, bizzat Japonya'da olmadığınız için vize işlemlerini oradaki bir avukatın takip etmesi gerekiyor dolayısıyla bilgilerin size ulaşması, sizin cevap vermeniz ve avukatın bir daha o kadar yolu gidip sizden gelen şeyleri göçmen ofisine bildirmesi falan derken üüüüüü yani...
İkincisi ise, eğer benim gibi öğrenci vizesiyle gelip de iş bulduysanız ve bulduğunuz bu iş yeri çalışma vizenizi sponsor etmeyi kabul ettiyse, o zaman şirketin hazırladığı evraklar ve kendi hazırladığınız evrakları bir kenara toplayıp başvuruyu kendiniz yapıyorsunuz. NORMALDE, bak normalde diyorum ama her şey her zaman normal olmayabiliyor, vizenin çıkması ortalama bir buçuk ay sürüyor (yani mevcut vize bitmeden 2 ay kadar önce başvuru yapılmazsa sıkıntı büyük). Benim durumumda bu işlem tam 4 AY SÜRDÜ! 4 LANET OLASI AY!
Bu 4 ayın son 1.5 ayında, elimdeki öğrenci vizesiyle birlikte çalışma iznim de bittiği için yasal olarak çalışamadım. Bu süreçte çalışamadığınız için elinize para geçmiyor haliyle; o zaten büyük stres. Bir de vizenizin durumunu öğrenmek için göçmen bürosuna gider veya telefon ederseniz bile size sadece "işlemde annecim" diyorlar, başka da bir açıklama vize sonucu gelene kadar yapılmıyor.
Elinizdeki vize bittikten sonra yasal olarak 2 ay daha ülkede kalabiliyorsunuz; ancak vizenin sonuçlanması bundan daha uzun sürerse, 1 kez ülkeden çıkış yapmak ve sonra tekrar gelmek durumundasınız ki en azından turist olarak kalabilesiniz. Kenarda köşede birikmiş paranız varsa 2 kere bile çıkar gelirsiniz de o kadar uzayanını daha görmedim :) Vizenin reddedilmesi gibi bir durumda, ASLA AMA ASLA gerçek sebebi size söylemeyeceklerinden emin olabilirsiniz. Herkes reddedilme sebeplerini bilirse, göçmen ofisini kandırmaya çalışabilirlermiş diye düşündükleri için, neyin yanlış olduğunu asla bilmeden bir sonraki başvuruda rus ruleti oynarsınız yani :)
Şimdi gelelim yaptığım işi neden yaptığıma... Daha önce de söylediğim gibi, 0-12 yaş arası çocuklar için özel olarak tasarlanmış bir gym'de eğitmenlik yapıyorum. Aranızda beni tanıyanlarınız buraya gelmeden önce çocuklarla ilgili takındığım tavrı çok iyi bilir :) Yolumu değiştiririm, çocuklu mekana girmem, girsem de aynı hızla çıkarım falan filan. He ama buraya geldim geleli ve bu işe başlayalı durumlar öyle böyle değişmedi. Bunun en temel sebebi de, buradaki çocukların bizdeki çocukların %90'ından farklı olması. Şimdiye kadar, istediği bir şey yapılmadığı için ciyak ciyak ağlayan ve ortalığı birbirine katan sadece 2 çocukla tanıştım mesela...
Son zamanlarda internette görüp dehşete düştüğümüz, küfür eden, ailesine vuran kıran, internette ona buna ağza alınmayacak hakaretler savuran 10-12 yas cocukları zaten burada söz konusu bile değil. Kabul edelim, Türkiye'de şu anda çocuk yetiştirmeyi adam akıllı becerebilen aileler azınlıkta ve büyük bir kesimin çocukları gittikçe canavarlaşıyor.
Enteresan bir şekilde buradaki çocuklar beni çok seviyor; dolayısıyla ben de git gide onları daha çok sevmeye başladım ve işimi sevmemin bir sebebi bu. Ancak en önemli sebebi başka. Yaptığım işin Japon kültürüyle de birleşmesi sonucu burada çocuklara sadece jimnastik, sanat ve İngilizce öğretmiyorum. Sıralarını beklemeyi, bir şey isterken her şeyden önce "Lütfen" demeyi ve bunu söylemezlerse isteklerinin yerine gelmeyeceğini, ders bitiminde eşyaların toplanmasına yardım etmeyi, arkadaşlarına zarar vermemeyi öğretiyorum. Bebekler için yaptığımız özel sınıflarda "bireysel zaman" dediğimiz 10 dakika içinde ailelerinden uzakta olabilmeyi, kendi kendilerine yetebilmeyi ve ortaya boca ettiğimiz oyuncakları arkadaşlarıyla paylaşabilmeyi öğretiyorum.
Ailelerin tavrı ve tepkisi de önemli tabii. Mesela bir jimnastik sınıfı başına b.ok çuvalı gibi kafa üstü yere yapışan çocuk sayısı 3 veya 4. Aileler dersi izledikleri için eğitmen olarak haliyle geriliyorsunuz; ama ailelerin tepkisi "düzgün yapmak için daha dikkatli olman gerek, ağlama," minvalinde olduğu için yüreklere su serpiliyor hani :D Abla ben senin çocuğunu böyle kafa üstü yere çaktım ama, tabii haklısın daha dikkatli olsun sıpa! :D
Yani diyeceğim o ki; çocuklara öğretilmesi gereken şeyler çok basit. Bir gram bile İngilizce anlamayan Japon çocuklar bile öyle ya da böyle bunları öğrenebiliyorlarsa, bir zahmet kendi anadillerinde çocuğunuza şu bir iki ufak şeyi de öğretiverin ablacım :)
Benden bugünlük bu kadar! Sorular, öneriler veya şunu da anlatıver dediğiniz şeyler için bana oxleychann@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Çok uzun zaman oldu ama "yazamadım" değil, bilerek yazmadım.
Şundan 1 hafta öncesine kadar kafam katiyen yerinde değildi ve malzeme dünyalar kadar olmasına rağmen kafayı toplayıp da yazacak halim yoktu. Lakin, bu süre içinde bol bol biriktirdiğime göre bundan sonra burada istediğim kadar atıp tutabilirim :)
Kafanın yerinde olmamasından yola çıkarak nedenini açıklayayım da ilerleyen günlerde buraya gelip de işiniz çalışma vizesi almaya falan düşerse, neler olup bittiğinden haberdar olun bari :) (ben çektim, siz de çekebilirsiniz :)
Öncelikle daha önce Japonya'da çalışmakla ilgili bir post yazmıştım, epey de okuyanı olmuş; sağolunuz var olunuz. Çalışma vizesi konusuna gelince... Bunu almanın iki türlü yolu var. Birincisi, nispeten daha zor olanı: ülkenizdeyken Japonya'daki şirketten gelen davet yoluyla, sertifika alarak vizeye başvurmak. Bu, tam bir keşmekeş bir kere onu söylemem lazım. Sertifikanın çıkması zaten yeterince zaman almıyormuş gibi, bizzat Japonya'da olmadığınız için vize işlemlerini oradaki bir avukatın takip etmesi gerekiyor dolayısıyla bilgilerin size ulaşması, sizin cevap vermeniz ve avukatın bir daha o kadar yolu gidip sizden gelen şeyleri göçmen ofisine bildirmesi falan derken üüüüüü yani...
İkincisi ise, eğer benim gibi öğrenci vizesiyle gelip de iş bulduysanız ve bulduğunuz bu iş yeri çalışma vizenizi sponsor etmeyi kabul ettiyse, o zaman şirketin hazırladığı evraklar ve kendi hazırladığınız evrakları bir kenara toplayıp başvuruyu kendiniz yapıyorsunuz. NORMALDE, bak normalde diyorum ama her şey her zaman normal olmayabiliyor, vizenin çıkması ortalama bir buçuk ay sürüyor (yani mevcut vize bitmeden 2 ay kadar önce başvuru yapılmazsa sıkıntı büyük). Benim durumumda bu işlem tam 4 AY SÜRDÜ! 4 LANET OLASI AY!
Bu 4 ayın son 1.5 ayında, elimdeki öğrenci vizesiyle birlikte çalışma iznim de bittiği için yasal olarak çalışamadım. Bu süreçte çalışamadığınız için elinize para geçmiyor haliyle; o zaten büyük stres. Bir de vizenizin durumunu öğrenmek için göçmen bürosuna gider veya telefon ederseniz bile size sadece "işlemde annecim" diyorlar, başka da bir açıklama vize sonucu gelene kadar yapılmıyor.
Elinizdeki vize bittikten sonra yasal olarak 2 ay daha ülkede kalabiliyorsunuz; ancak vizenin sonuçlanması bundan daha uzun sürerse, 1 kez ülkeden çıkış yapmak ve sonra tekrar gelmek durumundasınız ki en azından turist olarak kalabilesiniz. Kenarda köşede birikmiş paranız varsa 2 kere bile çıkar gelirsiniz de o kadar uzayanını daha görmedim :) Vizenin reddedilmesi gibi bir durumda, ASLA AMA ASLA gerçek sebebi size söylemeyeceklerinden emin olabilirsiniz. Herkes reddedilme sebeplerini bilirse, göçmen ofisini kandırmaya çalışabilirlermiş diye düşündükleri için, neyin yanlış olduğunu asla bilmeden bir sonraki başvuruda rus ruleti oynarsınız yani :)
Şimdi gelelim yaptığım işi neden yaptığıma... Daha önce de söylediğim gibi, 0-12 yaş arası çocuklar için özel olarak tasarlanmış bir gym'de eğitmenlik yapıyorum. Aranızda beni tanıyanlarınız buraya gelmeden önce çocuklarla ilgili takındığım tavrı çok iyi bilir :) Yolumu değiştiririm, çocuklu mekana girmem, girsem de aynı hızla çıkarım falan filan. He ama buraya geldim geleli ve bu işe başlayalı durumlar öyle böyle değişmedi. Bunun en temel sebebi de, buradaki çocukların bizdeki çocukların %90'ından farklı olması. Şimdiye kadar, istediği bir şey yapılmadığı için ciyak ciyak ağlayan ve ortalığı birbirine katan sadece 2 çocukla tanıştım mesela...
Son zamanlarda internette görüp dehşete düştüğümüz, küfür eden, ailesine vuran kıran, internette ona buna ağza alınmayacak hakaretler savuran 10-12 yas cocukları zaten burada söz konusu bile değil. Kabul edelim, Türkiye'de şu anda çocuk yetiştirmeyi adam akıllı becerebilen aileler azınlıkta ve büyük bir kesimin çocukları gittikçe canavarlaşıyor.
Enteresan bir şekilde buradaki çocuklar beni çok seviyor; dolayısıyla ben de git gide onları daha çok sevmeye başladım ve işimi sevmemin bir sebebi bu. Ancak en önemli sebebi başka. Yaptığım işin Japon kültürüyle de birleşmesi sonucu burada çocuklara sadece jimnastik, sanat ve İngilizce öğretmiyorum. Sıralarını beklemeyi, bir şey isterken her şeyden önce "Lütfen" demeyi ve bunu söylemezlerse isteklerinin yerine gelmeyeceğini, ders bitiminde eşyaların toplanmasına yardım etmeyi, arkadaşlarına zarar vermemeyi öğretiyorum. Bebekler için yaptığımız özel sınıflarda "bireysel zaman" dediğimiz 10 dakika içinde ailelerinden uzakta olabilmeyi, kendi kendilerine yetebilmeyi ve ortaya boca ettiğimiz oyuncakları arkadaşlarıyla paylaşabilmeyi öğretiyorum.
Ailelerin tavrı ve tepkisi de önemli tabii. Mesela bir jimnastik sınıfı başına b.ok çuvalı gibi kafa üstü yere yapışan çocuk sayısı 3 veya 4. Aileler dersi izledikleri için eğitmen olarak haliyle geriliyorsunuz; ama ailelerin tepkisi "düzgün yapmak için daha dikkatli olman gerek, ağlama," minvalinde olduğu için yüreklere su serpiliyor hani :D Abla ben senin çocuğunu böyle kafa üstü yere çaktım ama, tabii haklısın daha dikkatli olsun sıpa! :D
Yani diyeceğim o ki; çocuklara öğretilmesi gereken şeyler çok basit. Bir gram bile İngilizce anlamayan Japon çocuklar bile öyle ya da böyle bunları öğrenebiliyorlarsa, bir zahmet kendi anadillerinde çocuğunuza şu bir iki ufak şeyi de öğretiverin ablacım :)
Benden bugünlük bu kadar! Sorular, öneriler veya şunu da anlatıver dediğiniz şeyler için bana oxleychann@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder